COP30: İklim Hedeflerinde Aksiyon Zamanı
- Goldstein Carbon

- 2 gün önce
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 gün önce

COP30, taahhütlerin eyleme dönüştüğü, Paris Anlaşması hedeflerinin gerçek uygulama aşamasına geçtiğimiz bir zirve olması bekleniyor. Bu yazıda, önceki COP’ların özellikle de COP29’un çıktılarının ışığında COP30’un öncelikli gündem maddelerine ve iklim politikalarında beklenen dönüşümlere odaklanıyoruz.
İçindekiler:
Önceki COP Zirvelerindeki Temel Konular
Taraflar Konferansı (COP) zirveleri, son otuz yılda önemli bir evrim geçirerek küresel iklim politikasını şekillendiren bir konuma gelişmiştir. Kyoto Protokolü (COP3, 1997), sera gazı emisyonlarını azaltmak için ilk yasal bağlayıcılığı olan uluslararası taahhütleri ortaya koymuş; sanayileşmiş ülkelerin 2008–2012 döneminde emisyonlarını 1990 seviyelerine kıyasla en az %5 azaltmasını şart koşarken, uluslararası emisyon ticareti ve Temiz Kalkınma Mekanizması (Clean Development Mechanism) gibi araçları devreye sokmuştur.
Kyoto’nun kabulünü izleyen yirmi yıl boyunca müzakereler, bu mekanizmaların uygulanması ve teknik ayrıntıların çözülmesi üzerine yoğunlaşmıştır. COP15 (Kopenhag, 2009), sona ermekte olan Kyoto Protokolü’ne halef olacak bir anlaşma oluşturma girişimiyle dönüm noktası olmuştur. Her ne kadar yalnızca bağlayıcı olmayan Kopenhag Mutabakatı ile sonuçlansa da, önemli taahhütler getirmiştir: sanayileşmiş ülkeler 2020’ye kadar ekonominin genelinde emisyon azaltım hedefleri belirlemeyi; gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yönelik iklim eylemleri için her yıl 100 milyar dolar seferber etmeyi; taraflar ise sıcaklık artışını 2°C’nin altında tutmayı kabul etmiştir.
Paris Anlaşması (COP21, 2015) ise, tüm taraflara Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılarını (NDC) sunma yükümlülüğü getiren ve beş yılda bir giderek daha iddialı taahhütlerin verilmesini öngören ilk evrensel, yasal bağlayıcılığı olan iklim anlaşması olarak tarihsel bir dönüm noktası olmuştur.
COP29: Bakü İklim Konferansı Genel Bakış
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın 29’uncusu olan COP29, 11–22 Kasım 2024 tarihleri arasında Azerbaycan’ın Bakü kentinde gerçekleştirilmiştir. Zirve, resmi olarak “Finans COP’u” (Finance COP) olarak adlandırılmış ve yaklaşık 200 ülkenin temsilcileri, yeni bir küresel iklim finansmanı çerçevesinin oluşturulmasına odaklanmıştır. Toplantıya hükümet temsilcileri, gözlemciler ve medya mensupları dâhil olmak üzere yaklaşık 66.778 kayıtlı katılımcı iştirak etmiştir.
Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin iklim eylemlerini desteklemek üzere 2035 yılına kadar yıllık en az 300 milyar dolar mobilize etmeyi taahhüt etmiştir. Bu rakam, 2025’te sona erecek olan önceki 100 milyar dolarlık yıllık hedefin üç katına karşılık gelmektedir.
Tüm taraflar, kamu ve özel kaynaklardan yıllık en az 1,3 trilyon dolar iklim finansmanı sağlama konusunda mutabakata varmıştır. Bu çabayı yönlendirmek üzere müzakereciler, “Bakü–Belém 1.3T Yol Haritası” adını taşıyan bir çerçeve oluşturmuştur. Bu yol haritası, 2025 ve sonrasında iklim finansmanının nasıl artırılabileceğini belirlemeyi amaçlamaktadır.
On Yıllık Müzakerelerin Ardından Karbon Piyasaları Hayata Geçti
COP29’un en önemli teknik başarısı, Paris Anlaşması’nın (2015) kabulünden bu yana çözülemeyen Madde 6 karbon piyasaları kurallarının nihai hale getirilmesidir. Madde 6, iki farklı uluslararası karbon ticaret mekanizmasını düzenlemektedir:
Madde 6.2 (İkili Ticaret): Ülkeler, kendi belirledikleri kalite standartlarına göre uluslararası azaltım sonuçlarını (ITMO) birbirleriyle ticaret konusu yapabilirler.
Madde 6.4 (BM Merkezli Piyasa): Birleşmiş Milletler gözetiminde işleyen düzenlenmiş bir küresel piyasa oluşturulmuş; karbon kredilerinin ihraç, doğrulama ve ticareti çevresel ve sosyal güvencelerle desteklenmiştir. Bu çerçevede yerli halkların haklarını koruyan zorunlu hükümler ve şikayet mekanizmaları da dâhil edilmiştir.
COP29 kararları ayrıca, karbon giderimi (carbon removal) faaliyetleri için metodolojileri belirlemiş ve güçlü çevresel ve insan hakları korumalarının sağlanmasını zorunlu kılmıştır. Böylece Paris Anlaşması’nın karbon piyasaları kural kitabı tamamen işler hale gelmiş, ülkelerin 2025 itibarıyla karbon kredileri ticaretine başlamasının önü açılmıştır.
COP29, finansman ve karbon piyasaları alanlarında sağlanan anlaşmalarla küresel iklim diplomasisinin sürekliliğini korumuş; ancak emisyon azaltımı konusunda acil eylemleri gelecekteki müzakerelere bırakmıştır. Zirve, ülkelerin 2025 yılına kadar güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanlarını (NDC) sunma yükümlülüğü bulunmasına rağmen, azaltım konusunda sınırlı ivme yaratmıştır.
BM Genel Sekreteri António Guterres, sonucun çelişkili doğasını şu sözlerle özetlemiştir:
“Bu anlaşma, 1,5°C hedefini canlı tutmak açısından kesinlikle hayatiydi; ancak hem finansman hem de azaltım açısından iklim krizine yanıt vermek için daha iddialı bir sonuç ummuştum.”
Bu çerçevede COP29, iklim finansmanı mimarisini güçlendiren ama fosil yakıtlardan çıkış ve azaltım hedeflerinde siyasi irade eksikliğini gözler önüne seren bir dönüm noktası olarak tarihe geçmiştir.
COP30’un Beklenen Gündemi ve Konuları
COP30, 10–21 Kasım 2025 tarihlerinde Belém, Brezilya’da düzenlenecek olup, önceki zirvelerin temelleri üzerine inşa edilen ve “uygulama COP’u” olarak tanımlanan bir zirvedir. Bu yaklaşım, yeni kuralların müzakeresinden ziyade gerçek dünyada iklim eyleminin uygulanmasına geçişi temsil etmektedir.
Konferansın odak noktaları arasında, tarafların 2025 sonbaharına kadar güncellenmiş NDC planlarını sunmaları bulunmaktadır. Eylül 2025 itibarıyla yaklaşık 200 tarafın yalnızca 54’ü yeni NDC’lerini sunmuş olup, çoğu 2035 hedeflerine odaklanmaktadır. İlk Küresel Durum Değerlendirmesi, mevcut çabaların 1.5°C sınırını korumada yetersiz kaldığını açıkça ortaya koymuştur.
Global Stocktake’in uygulanması, zirvenin merkezinde yer alacaktır. COP30, bu değerlendirmeyi altı tematik sütun altında somut eyleme dönüştürecektir:
Enerji, sanayi ve ulaştırmanın dönüştürülmesi
Ormanlar, okyanuslar ve biyolojik çeşitliliğin korunması
Tarım ve gıda sistemlerinin dönüştürülmesi
Şehirler, altyapı ve su için dayanıklılığın artırılması
İnsan ve sosyal kalkınmanın teşvik edilmesi
İklim finansmanı ve adil geçişler dahil hızlandırıcıların etkinleştirilmesi
İklim uyumu (adaptasyon), kilit gündem maddesi olarak öne çıkmaktadır. COP30 Başkanı André Corrêa do Lago, uyum sağlanmadığı takdirde iklim değişikliğinin “yoksulluğu katlayıcı bir unsur” haline geleceğini ve eşitsizliği derinleştireceğini vurgulamıştır. Bu kapsamda zirvede uyum göstergeleri ve ölçütleri belirlenerek ülkelerin iklim dayanıklılığındaki ilerlemeleri nasıl ölçeceği tanımlanacaktır.
İklim finansmanı hâlâ tartışmalı bir başlıktır. Gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalan mevcut 100 milyar dolarlık hedefin yerine geçecek Yeni Kolektif Ölçülebilir Hedef (NCQG) COP30’da nihai hale getirilecektir. Görüşmelerde bu tutarın yıllık 1,3 trilyon dolara yükseltilmesi gündemdedir. Savunmasız ülkeler, yerel yönetimlerin doğrudan finansmana erişebilmesini ve kayıp & zarar için özel mekanizmaların kurulmasını talep etmektedir.
Amazon ormanlarının korunması ve doğa temelli çözümler, zirvenin Belém’de yapılması nedeniyle eşi görülmemiş bir önem kazanmıştır. Sivil toplum kuruluşları, Amazon’un korunması için yıllık 7 milyar dolar mobilize edilmesini talep etmektedir; zira ormanın %50–70’inin kaybı, 300 milyar ton karbonun açığa çıkmasına yol açarak Paris hedeflerini imkânsız hale getirebilir.
Fosil yakıtlardan çıkış konusu da hâlâ tartışmalı olup, COP30 bu konuda COP28’de kabul edilen “fosil yakıtlardan uzaklaşma” ifadesini somut mekanizmalara ve zaman çizelgelerine dönüştürme fırsatı sunacaktır.
COP30 Neden Kritik Bir Dönüm Noktası?
COP30, birkaç kesişen nedenle kritik bir eşik olarak görülmektedir:
1.5°C eşiği tehlikede. Dünya 2024’te ilk kez bu sıcaklık eşiğini aşmış olsa da bu bir “geri dönüşsüz nokta” değil; ancak aciliyetin korunması gerekiyor. Mevcut ulusal taahhütler Paris hedefleriyle uyumlu değil ve ciddi bir “iddia boşluğu (ambition gap)” oluşmuş durumda.
Jeopolitik parçalanma, çok taraflılığı tehdit ediyor. ABD’nin Trump döneminde Paris Anlaşması’ndan çekilmesi, artan popülizm ve uluslararası gerilimler, küresel iklim diplomasisinin temellerini zayıflatmıştır. COP30, ABD’nin yokluğuna rağmen uluslararası iklim eyleminin hâlâ mümkün olduğunu göstermek zorundadır.
Paris Anlaşması’nın uygulama evresi artık tam anlamıyla başlamıştır. Önceki COP’lardan farklı olarak, artık kural koyma aşaması değil, uygulama aşaması ön plandadır. Brezilya Başkanlığı’nın vurguladığı “mutirão” (toplumsal seferberlik) yaklaşımı, müzakere yerine icraya odaklanmayı simgelemektedir.
Amazon’un belirleyici rolü. COP30’un dünyanın en büyük tropik ormanının kalbi olan Belém’de düzenlenmesi, Amazon’un korunmasının küresel ısınmayı sınırlamadaki hayati rolünü vurgulamaktadır. Amazon, milyarlarca ton karbonu depolamakta ve binlerce tür ile yerli topluluğa ev sahipliği yapmaktadır; dolayısıyla oranın geleceği, insanlığın iklim değişikliğini durdurup durduramayacağını belirleyecektir.
“Ratchet” mekanizması gereği iddianın artırılması gerekiyor. Paris Anlaşması’nın beş yıllık döngüsü, COP30’da kritik bir eşiğe geliyor. Küresel Durum Değerlendirmesi’nin karamsar sonuçları, ülkeler üzerinde yalnızca söylemsel değil politik ve yapısal düzeyde güçlendirilmiş taahhütler sunma baskısı oluşturuyor.
Uygulama, taahhütten hesap verebilirliğe geçmeli. Önceki COP’larda beyanlar yeterli görülürken, COP30 açıkça ölçülebilir, gerçek dünya etkisi olan eylemler talep eden bir zirve olarak konumlanmıştır. Bu, iklim diplomasisinin olgunlaştığı ve sembolik başarıların artık yeterli olmadığı bir dönemi temsil etmektedir.
COP30, bilimsel aciliyetin, siyasi kırılganlığın, uygulama gerekliliğinin ve coğrafi sembolizmin kesiştiği bir anda gerçekleşmektedir. Bu zirvedeki başarı, yalnızca yeni bir mutabakatın ötesinde; çok taraflı iklim iş birliğinin derin jeopolitik zorluklara ve daralan zaman penceresine rağmen dönüştürücü değişimi gerçekten sağlayabileceğini kanıtlayıp kanıtlayamayacağına bağlı olacaktır.



Yorumlar